KEMOTERAPİ NEDİR?
İnsan
vücudunda oluşan anormal hücrelerin büyüme ve çoğalmalarını durdurmayı veya yok
etmeyi amaçlayan, doğal veya yapay maddelerden oluşan ilaçlarla yapılan tedavi
biçimine kemoterapi denir. Anormal hücrelerin çoğalma yeteneği
kontrolsüz olup normal hücrelerden daha fazladır. Anormal olan bu hücreler
çoğalırken, çevrede bulunan normal hücrelere de zarar vererek onların
işlevlerini engellerler. Kemoterapi ilaçları; bu anormal hücrelerin kontrolsüz
çoğalmalarını çeşitli basamaklarda engelleyerek etki gösterir. Bu etki, normal
hücrelerden hızlı çoğalan anormal hücrelerde daha belirgin olmaktadır.
Böylelikle normal hücreler daha az zarar görürken anormal hücrelere belirgin
hasar verilmektedir.
Bir başka deyişle; Kemoterapiye kanserin
ilaçlarla tedavisi denilebilir. Kemoterapide kullanılan ilaçlar Kanser
hücrelerinin büyümesini ve çoğalmasını
önleyerek onları hasara uğratırlar. Genelde bu tip ilaçlar birlikte
kullanıldıklarında etkileri daha fazla olduğundan kemoterapi kürleri birden
fazla ilaç içerir.
Kemoterapinin kurucusu olarak Paul
Ehrlic kabul edilir. Ehrlic, boyalar ve onların kimyası, canlı ve ölü
dokuların boyanması, hematoloji, bağışıklık bilimi, seroloji, kanser ve
kemoterapi alanlarındaki bulgu ve araştırmalarıyla tıp tarihinde şerefli bir
bilgin olarak yer alır. Ehrlic’in kemoterapi alanında sürekli olarak çalışmaya
başlaması 1903 yılındadır.
KEMOTERAPİ AMAÇLARI
NELERDİR?
Kanserin tipine ve evresine göre kemoterapi;
1.
Kanseri tedavi etmek
2.
Yayılımını
önlemek
3.
Büyümesini
yavaşlatmak
4.
Vücudun diğer
kısımlarına yayılmış kanser hücrelerini öldürmek
5.
Kanserin bazı belirtilerini iyileştirmek amacıyla
uygulanır.
Kemoterapi etkili bir tedavi yöntemi olmasına rağmen
bazı durumlarda kanseri(tümörü) tamamen
yok edemeyip sadece belirtilerini düzelterek rahat yaşamayı sağlayabilir. Bazı
tümörlerde tek tedavi yöntemi kemoterapidir.
Diğerlerinde ise kemoterapi diğer tedavilerle (cerrahi
ve radyoterapi) peşpeşe veya eş zamanlı olarak uygulanır. Örneğin ameliyat
öncesinde tümörü küçültmek amacıyla veya ameliyattan sonra yayılmasını önlemek
için kemoterapi yapılabilir. Aynı uygulamalar radyoterapi öncesinde ve
sonrasında yapılabildiği gibi, radyoterapi ile eş zamanlı da kemoterapi
uygulanabilir.
Kemoterapi Kim Tarafından Uygulanır?
Kemoterapi ile ilgilenen bilim dalına MEDİKAL
ONKOLOJİ veya TIBBİ ONKOLOJİ,
bu alanda çalışan doktora MEDİKAL
ONKOLOG veya TIBBİ ONKOLOG
denir. Medikal onkoloji ayrı bir uzmanlık dalıdır; medikal onkolog tümör
tedavisi konusunda uzmanlaşmış bir iç hastalıkları uzmanıdır.
Tümör tedavisi bir ekip işidir ve mutlaka bu ekibin
tüm üyelerinin bulunduğu merkezlerde uygulanmalıdır. Bu ekipte tümör cerrahisi
ile ilgili uzman cerrah, radyoterapi (ışın tedavisi) ile ilgili radyasyon
onkoloğu, kemoterapi ve hasta bakımı (destek tedavisi) ile ilgili medikal
onkolog bulunmalıdır.
KEMOTERAPİ
UYGULAMA YOLLARI
v Ağızdan: Örneğin; tabletler. Kullanım şekli
kolay ve tercih edilen bölge olmakla birlikte ilaçların az bir kısmı ağız
yoluyla kullanılabilmektedir.
v Damar yoluyla: Örneğin; ampul içindeki ilaçlar.
Günümüzde en sık kullanılan kemoterapi uygulama biçimidir.
? Kemoterapi damar içine
nasıl uygulanır?
Damardan
uygulanan kemoterapi ilaçları genellikle serum setinden veya serumun içine
karıştırılarak çeşitli sürelerde verilir. Uzun süreli uygulamalarda hastaneye
yatma gereği olabilir. Tedavi sırasında bazı ilaçların yan etkilerinin
önlenmesi için fazla miktarda sıvı verilmesi gerekebilir. Hastaya verilen sıvı
miktarı ayrıca hastanın başka mevcut hastalıklarına göre kişiden kişiye
farklılık gösterebilir. Bu nedenle başka hastaların tedavisi ile kişi kendini
karşılaştırmamalıdır. Uzun süreli ve sık kemoterapi alanlarda bir süre sonra damar
bulma sorunu ortaya çıkabilir. Bazı ilaçların damar içine uzun süreli
uygulaması sırasında kol damarlarının kullanılması sakıncalı olabilir. Bu
durumlarda kateter denilen ve ilacın doğrudan doğruya kalbe yakın ana damara
gitmesini sağlayan cihazlar takılarak kemoterapi bu cihaz yoluyla yapılabilir.
v Bölgesel yol: İlacın, kemoterapi ile etkilemek
istenen bölgeye giden damar yoluna doğrudan uygulanmasıdır. Seyrek
kullanılmaktadır.
v Kas içi uygulama: İlacın kas içine enjeksiyonu ile
yapılmaktadır. Seyrek kullanılan bir yöntemdir
v Cilt altı uygulama: İlacın insülin enjektörü gibi küçük
uçlu iğnelerle cilt altına uygulanmasıdır. En çok göbek çevresi ve kol-omuz
bölgesine uygulanır.
v Omurilik içine uygulama: Bel
bölgesindeki omurlar arasından özel iğnelerle omurilik içine girilerek
uygulanan yöntemdir.
İDEAL İLAÇ VE KEMOTERAPİDE
KULLANILAN İLAÇLAR
İdeal bir kemoterapi ilacında bir takım niteliklerin bulunması istenir.
Böyle bir ilaç tedavi indeksi yüksek, etki alanı geniş, yabancı maddelerden
arınık, hatta sentezlenebilen, etkende kolayca direnç oluşturmayan, konağa
zararsız ve onda alerji veya ışığa duyarlılık yapmayan, verilemeyeceği haller
bulunmayan, gebelerde yavruya zarar vermeyen, suda eriyen, kısa sürede
bozulmayan, ağız yoluyla alınabilen, vücuda girince etkili düzeye çabuk varan
ve uzun süre etkili kalabilen, beyin ve hücre içleri dahil vücudun her yerinde
etkeni yok edebilen, bir tek dozla bir kerede depreşmesiz tedavi sağlayan,
başka ilaçla beraber alınınca etkisini sürdürebilen, aranan her yerde kolayca
bulunabilen ucuz bir madde olmalıdır.
Bugün elimizde bu niteliklere yakın özellikleri olan bazı ilaçlar vardır ve
yenilerinin bulunması için durmadan uğraşılmaktadır.
Kemoterapide çeşitli ilaçlar kullanılır. Bunların
bir kısmı tümör hücrelerini yok etmeye yönelik kemoterapötik ilaçlar (sitotoksik),
bir kısmı tümörün biyolojisine etki ederek tümörün gelişimini, çoğalmasını
önleyen ilaçlar (sitostatik),
diğerleri hormonlar ve bağışıklık yan etkilerini azaltmak veya yok etmek
amacıyla kullanılır.
Verilecek ilaçlar nasıl seçilir?
İlaç seçimi tümörün cinsi, yaygınlık durumu, hastanın yaşı, genel durumu ve mevcut başka hastalıklarına (kalp hastalığı, yüksek tansiyon, şeker hastalığı ve böbrek hastalığı) göre medikal onkolog tarafından yapılır. Seçilen ilaçların dozları ve uygulama sıklığına da, yine medikal onkolog tarafından birçok değişik faktör göz önünde tutularak karar verilir. Yani özetle: kanserin(tümörün) tipine, yerleşim yerine, büyüklüğüne, normal vücut fonksiyonlarınızı nasıl etkilediğine ve kişinin genel durumuna göre hangi ilaçların kişiye daha yararlı olacağına doktorlar karar verir.
İlaç seçimi tümörün cinsi, yaygınlık durumu, hastanın yaşı, genel durumu ve mevcut başka hastalıklarına (kalp hastalığı, yüksek tansiyon, şeker hastalığı ve böbrek hastalığı) göre medikal onkolog tarafından yapılır. Seçilen ilaçların dozları ve uygulama sıklığına da, yine medikal onkolog tarafından birçok değişik faktör göz önünde tutularak karar verilir. Yani özetle: kanserin(tümörün) tipine, yerleşim yerine, büyüklüğüne, normal vücut fonksiyonlarınızı nasıl etkilediğine ve kişinin genel durumuna göre hangi ilaçların kişiye daha yararlı olacağına doktorlar karar verir.
Kemoterapi Sırasında
Başka İlaç Kullanımı
Genel kural olarak kemoterapi, başka sebeplerle (şeker
hastalığı, yüksek tansiyon, kalp hastalığı, ağrı kesiciler) ilaç kullanmaya
engel değildir. Ancak bu ilaçlar konusunda doktorla görüşülmesi şarttır. Tedavi
sırasında aspirin ve aspirin içeren ağrı kesici ateş düşürücüler alınmamalıdır.
Hastaneye yatmak için gidilirken bu tür ilaçları kişi yanında getirmelidir.
Kanser Kemoterapisi Tedavisinde Yeni İlaçlar:
Kanser tedavisinde gündemde olan
hedefe yönelik tedavi ile kanser hastalarının kemoterapinin yan etkilerinden
zarar görmesi engellenebilmektedir. Kanser tedavisinde yeni yaklaşımlardan biri
kanserli hücrenin etrafında yeni damar oluşumunun önlenmesiyle tümörün
büyümesini engellemektir. Bu amaçla geliştirilen AVASTIN (bevasizumab) adlı
ilaç ABD’de FDA onayı almış ve kalın bağırsak kanserinde ilk seçenek
tedavilerden biri olarak kullanılmaya başlanmıştır. Kemik kanserinde meydana
gelen kemik kırıkları, erimeler ve ağrılara yol açan metastazlarda bu
belirtileri ortadan kaldıran IBANDRONATE adlı ilaç aynı zamanda yeni kemik
yapımını sağlaması amacıyla kullanılmaktadır. Kanser tedavisinde yeni
geliştirilen kemoterapötik ilaçların yanı sıra kanser aşıları umut vericidir.
Örneğin “ras” ismi verilen bir genin
mutasyonları baş-boyun ve pankreas kanserlerinin büyük çoğunluğunda
görülmektedir ve bu gen, kanser hücrelerinin kontrolsüz büyümesinde rol oynar.
Dolayısıyla bu genin ürettiği proteinler gelecekteki aşı tedavileri için çekici
bir hedef olarak değerlendirilmektedir. GVAX adlı ilacın akciğer, akut lösemi,
prostat ve pankreas kanserlerinde aşı olarak kullanılması ile ilgili faz
çalışmaları devam etmektedir. Yapılan araştırmalarda akciğer, pankreas ve
baş-boyun kanserlerinde p53 geninin çalışmadığı gösterilmiştir. Bu genin
özelliği hasar gören hücrelere intihar etmesini emretmesidir. p53 geni akciğer
kanseri olan hastanın tümörüne geri verilirse tümörlü hücreler intihar edecek
ve kanser ortadan kalkacaktır. Bu teknik klinik deney aşamasında olmasına
rağmen gelecek için çok umut vericidir.
Kanser kemoterapisinin yan etkilerini azaltmak amacıyla yeni ilaçlar
geliştirilmektedir. Bu amaçla mide bulantısının önlenmesinde ANZEMET
(dolasetron), COMPAZINE (proklorperazin), KYRIL (granisetron), PHENERGON
(prometazin), ZOFRAN (ondansetron); kemoterapiye bağlı kronik yorgunluğun
giderilmesinde ise PROCRIT (epoetin alfa) ve beyaz kan hücrelerinin sayısının
artırılmasında da NEUPOGEN(filgrastim) kullanılmaktadır. Bunlardan sadece
ZOFRAN ve NEUPOGEN Türkiye’de bulunmaktadır.
Kemoterapi Uygulama Süresi
ve Sıklığı
Tedavi uygulama süresi ve sıklığı hastalığın ve
kişinin durumunuza göre özel olarak seçilen kemoterapi şemasına bağımlıdır.
Tedavi ile elde edilen cevaba ve oluşan yan etkilere
göre süre ve sıklık doktor tarafından değiştirilebilir. Genellikle en sık
kullanılan aralar 3 veya 4 hafta
olmakla birlikte bazı tedavi şemalarında haftada bir veya iki haftada bir
uygulamalar vardır. Kemoterapinin zamanlaması konusunda en önemli, hatta hayati
önem taşıyan nokta tedavinin mümkün olduğu kadar düzenli ve yan etkilerin izin
verdiği ölçüde zamanında yapılmasıdır.
Tedavi aralıkları gereksiz uzatıldığında hücre kendini
toparlama ve ilaçlara direnç kazanarak daha da güçlenme şansı verilmiş olur. Bu
şekilde tümör büyümeye ve yayılmaya devam eder ve tedavinin başarı şansı
azalır. Kemoterapi randevuları konusunda kesinlikle doktorun önerileri dışına
çıkılmamalıdır. Herhangi bir nedenle (aile sorunları, ekonomik sorunlar vb.)
tedaviyi bırakmadan önce mutlaka doktorla konuşarak sorunlar anlatılmalı ve
yardım istenmelidir.
Tedavi günlerine mutlaka uyulmalıdır. Kişinin kendini
iyi hissetmediği gerekçesi ile asla kişi tedavi gününü değiştirmemeli ve evde kullanmak
zorunda olunan ilaçlar almamazlık edilmemelidir. Aksi halde eksik tedaviden kaynaklanan tedavi
başarısızlıkları ile karşı karşıya kalınır.
Kemoterapi Sırasında
İş Hayatı
Hastaların
çoğu kemoterapi aldıkları sırada da çalışabilmektedir. Tedavileri günün geç
saatlerinde veya hafta sonundan hemen önce almak işe daha az engel olacaktır.
Eğer kemoterapi kişiyi çok bitkin düşürüyorsa çalışmaya bir süre ara vermek
yerinde olacaktır.
KEMOTERAPİNİN
ETKİLİ OLUP OLMADIĞI NASIL ANLAŞILIR?
Kemoterapinin etkili olup olmadığının anlaşılması için belli aralıklarla fizik muayene, kan testleri, röntgenler, tomografi veya sintigrafiler yapılacaktır. Bu testler ve incelemeler kemoterapinin etkinliği hakkında çok bilgi verirken yan etkiler (örneğin bulantı, kusma, saç dökülmesi) çok az fikir verir. Bazı kişiler yan etki ne kadar çok görülürse etkinliğin de o kadar fazla olacağını zannederler; bu yanlış bir kanıdır. Yan etkiler kişiden kişiye, ilaçtan ilaca değişir.
Kemoterapinin etkili olup olmadığının anlaşılması için belli aralıklarla fizik muayene, kan testleri, röntgenler, tomografi veya sintigrafiler yapılacaktır. Bu testler ve incelemeler kemoterapinin etkinliği hakkında çok bilgi verirken yan etkiler (örneğin bulantı, kusma, saç dökülmesi) çok az fikir verir. Bazı kişiler yan etki ne kadar çok görülürse etkinliğin de o kadar fazla olacağını zannederler; bu yanlış bir kanıdır. Yan etkiler kişiden kişiye, ilaçtan ilaca değişir.
KEMOTERAPİNİN YAN ETKİLERİ
Kemoterapi başlamadan önce birçok kişi yan etkilerin
görülüp görülmeyeceğini, yan etkiler görülürse neler yapılacağını merak eder.
Kanser hücreleri çok hızlı büyüyüp çoğaldıkları için kemoterapi ilaçları hızlı
çoğalan hücreleri öldürürler. Ancak vücudumuzda bazı normal ve Sağlıklı hücreler de hızlı çoğaldıklarından ilaçlar bunlara
da etki eder. Böylelikle yan etkiler ortaya çıkar.
Bazı kişilerde bu yan etkilerin yalnızca birkaç tanesi görülebilir ve
şiddeti kişiden kişiye değişir. Belli bir yan etkinin sizde görülmesi ve
şiddeti verilen kemoterapinin cinsine ve vücudunuzun kemoterapiye verdiği
reaksiyona bağlıdır. Kemoterapinin en sık görülen yan etkileri bulantı-kusma,
saç dökülmesi ve halsizliktir. Diğer yan etkiler kan hücrelerindeki
değişiklikler sonucu ortaya çıkan kanamalar, enfeksiyon ve kansızlıktır.
Alerjik reaksiyonlar
Kemoterapi ilaçlarının uygulanması esnasında veya
sonrasında çeşitli alerjik reaksiyonlar olabilmektedir. Sıkıntı hissi, kaşıntı,
deride kızarıklık ve kabarıklık, nefes darlığı, karın ağrısı gibi çeşitli
yakınmalar olabilir. Uygulama sırasında kişi kendini kötü hissettiğinde veya
herhangi bir anormal durumda doktora başvurulmalıdır.
İğne giriş yeri ile ilişkili yakınmalar
İğne giriş yerinde ağrı, yanma veya kızarıklık
olabilir. Bu tür yakınmalar, uygulanan ilacın damar dışına kaçması ile ilişkili
olabilir. Bu nedenle hemen hemşireye veya hekime haber verilmelidir. Uygulanan
ilacın cinsine göre soğuk veya sıcak uygulama yapılmalıdır.
Bulantı ve kusma
Kemoterapi uygulamaları sonrasında sık görülen yan
etkilerdendir. Bulantı hissi, sinir sisteminin bir kısmı tarafından kontrol
edilmektedir. Bulantı hissi; korku, endişe, ağrı, duygu durumu, iltihap, kan
akımının bozulması veya iritasyon gibi vücutta oluşan değişiklikler nedeniyle
oluşabilmektedir. Kemoterapi uygulanan bütün hastalarda bulantı ve kusma
olmamaktadır. Bulantı ve kusmanın çoğu kemoterapiye ve mide-barsak sistemi,
karaciğer veya beyine uygulanan radyoterapiye bağlıdır. Bulantı ve kusmanın
şiddeti; 50 yaşından genç olanlarda, kadın hastalarda ve daha önceki
kemoterapiler esnasında şiddetli bulantı-kusma yakınması olan hastalarda daha
fazladır. Bulantı ve kusmanın diğer nedenleri arasında; sıvı ve elektrolit
dengesizlikleri, mide-barsak sistemi, karaciğer veya beyindeki tümörlerin
büyümesi, kabızlık, bazı ilaçlar, enfeksiyon ve kan zehirlenmesi, böbrek
hastalıkları ve endişe gibi faktörler sayılabilir. Kemoterapi ilaçları, beyinde
yerleşmiş olan kusma merkezini uyarmaktadır. Bazen ilaç verilirken, bazen de
verildikten bir süre sonra ortaya çıkabilir. Bunun önlenmesi için tedavi öncesi
koruyucu amaçlı ilaç verilmektedir. Tedaviden sonra da bulantı olduğunda
kullanılmak üzere hekim tarafından ilaç önerilmektedir.
Önceden ilaç kullanılması ile sonradan oluşacak
bulantı ve kusmayı önlemek pek mümkün değildir. Bu tür bulantı ve kusmaların
tedavisinde hipnoz, gevşeme teknikleri, davranışsal değişim yöntemleri, video
oyunları gibi eğlendirici yöntemler kısmen yararlı olabilmektedir.
İştahsızlık Ve Tat Alma Bozukluğu
Bulantı ve kusma, tokluk hissi ve tat duyusunda
değişiklik yeterli ve dengeli besin tüketimini engelleyerek iştahsızlığa neden
olur.
İshal
Kemoterapinin sık olarak etkilediği organlardan birisi de bağırsaklardır. Ayrıca beslenmede olan değişiklikler de buna katkıda bulunabilir. İshalin nedeni kemoterapi ilaçlarının barsak hücrelerini öldürmesi veya mikroplara karşı direncin azalması nedeni ile gelişen enfeksiyonlardır. Eğer ishal 24 saatten uzun sürer veya bol miktarda gelirse, şiddetli kramp tarzı karın ağrıları olursa hekimle görüşülmelidir. Gereken durumlarda tıbbi tedavi ve tetkik yapılabilir. Doktora sormadan başka tedaviler alınmamalıdır.
Kemoterapinin sık olarak etkilediği organlardan birisi de bağırsaklardır. Ayrıca beslenmede olan değişiklikler de buna katkıda bulunabilir. İshalin nedeni kemoterapi ilaçlarının barsak hücrelerini öldürmesi veya mikroplara karşı direncin azalması nedeni ile gelişen enfeksiyonlardır. Eğer ishal 24 saatten uzun sürer veya bol miktarda gelirse, şiddetli kramp tarzı karın ağrıları olursa hekimle görüşülmelidir. Gereken durumlarda tıbbi tedavi ve tetkik yapılabilir. Doktora sormadan başka tedaviler alınmamalıdır.
Kabızlık
Kemoterapötik ilaçlar, kabızlığa daha az neden olmaktadır. Ağrı tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar da kabızlığa neden olmaktadır. Ayrıca beslenme bozukluğu, hareketsiz yaşam tarzı da kabızlığa neden olabilmektedir.
Kemoterapötik ilaçlar, kabızlığa daha az neden olmaktadır. Ağrı tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar da kabızlığa neden olmaktadır. Ayrıca beslenme bozukluğu, hareketsiz yaşam tarzı da kabızlığa neden olabilmektedir.
Ağız yaraları
Ağız ve boğaz içini döşeyen hücreler de kemoterapi ilaçlarından etkilenebilmektedir. Buna bağlı olarak ağrılı, kanamaya neden olabilen, kişinin beslenmesini bozabilecek yaralar açılmaktadır. Bu yaralar sıklıkla ilk hafta sonuna doğru oluşmakta ve 2-3 hafta sürmektedir. Bu gibi durumlarda hekimle görüşülmelidir. Ek tedavi önerilebilir.
Ağız ve boğaz içini döşeyen hücreler de kemoterapi ilaçlarından etkilenebilmektedir. Buna bağlı olarak ağrılı, kanamaya neden olabilen, kişinin beslenmesini bozabilecek yaralar açılmaktadır. Bu yaralar sıklıkla ilk hafta sonuna doğru oluşmakta ve 2-3 hafta sürmektedir. Bu gibi durumlarda hekimle görüşülmelidir. Ek tedavi önerilebilir.
Yorgunluk ve halsizlik
Yorgunluk ve halsizlik; herhangi bir şey yapmaya karşı duyulan isteksizliktir. Beslenme, uygulanan tedaviler (cerrahi, kemoterapi, radyoterapi), hastalığın kendisi, uyuma bozuklukları, ağrı, üzüntü ve kan değerlerinin düşüklüğü gibi bir çok neden bağlı olarak çıkabilmektedir. Halsizliğin nedeni hakkında doktorla görüşülebilir.
Yorgunluk ve halsizlik; herhangi bir şey yapmaya karşı duyulan isteksizliktir. Beslenme, uygulanan tedaviler (cerrahi, kemoterapi, radyoterapi), hastalığın kendisi, uyuma bozuklukları, ağrı, üzüntü ve kan değerlerinin düşüklüğü gibi bir çok neden bağlı olarak çıkabilmektedir. Halsizliğin nedeni hakkında doktorla görüşülebilir.
Saç dökülmesi
Saç dökülmesi, özellikle kadın hastalarımızın hiç sevmediği bir yan etkidir. Kemoterapi ilaçlarının hepsi bu yan etkiyi yapmaz. Kemoterapinin saç hücrelerini etkilemesi ve saç büyümesini durdurması sonucunda ortaya çıkan geçici bir durumdur. Saç dökülmesi belirli bir süre devam edecek ve sonra duracaktır. Ama saçlar yeniden büyüyecektir. Bu nedenle üzüntüye kapanılmamalıdır.
Saç dökülmesi, özellikle kadın hastalarımızın hiç sevmediği bir yan etkidir. Kemoterapi ilaçlarının hepsi bu yan etkiyi yapmaz. Kemoterapinin saç hücrelerini etkilemesi ve saç büyümesini durdurması sonucunda ortaya çıkan geçici bir durumdur. Saç dökülmesi belirli bir süre devam edecek ve sonra duracaktır. Ama saçlar yeniden büyüyecektir. Bu nedenle üzüntüye kapanılmamalıdır.
Deri Ve Tırnak Değişiklikleri
Deri hücreleri, sürekli olarak bölünüp yenilenmeleri nedeni ile kemoterapinin yan etkilerinden nasibini almaktadır. Kemoterapi sonrası deride; kızarıklık, kalınlaşma, döküntü, kuruma, dökülme ve soyulma, sivilce, güneş ışınlarına duyarlılık, tırnaklarda ise; çizgilenme, kırılma veya renk değişikliği olabilmektedir. Bu sorunlar çoğunlukla hafif olmakta ve ek tedavi gerektirmemektedir.
Deri hücreleri, sürekli olarak bölünüp yenilenmeleri nedeni ile kemoterapinin yan etkilerinden nasibini almaktadır. Kemoterapi sonrası deride; kızarıklık, kalınlaşma, döküntü, kuruma, dökülme ve soyulma, sivilce, güneş ışınlarına duyarlılık, tırnaklarda ise; çizgilenme, kırılma veya renk değişikliği olabilmektedir. Bu sorunlar çoğunlukla hafif olmakta ve ek tedavi gerektirmemektedir.
Böbreklere Olan Etki
Bazı kemoterapi ilaçları, idrar torbasına ve idrar
yollarına doğrudan hasar vererek kanamaya neden olabilir. Bazı ilaçlar da
böbreğin işlevini bozabilirler. Yine kemoterapiye bağlı idrar renginde geçici
değişiklikler, 1-2 gün süren koku değişikliği olabilir. Bol sıvı alımı bu yan
etkilerin görülme sıklığı ve şiddeti en aza indirilebilir. Günde en az 3 lt
sıvı alınmalıdır. İdrar torbasını tahriş eden kahve, çay, alkollü içecekler ve
baharatlı yiyeceklerden kaçınılmalıdır. Sigara içilmemeli, iki saatte bir idrar
torbası boşaltılmalıdır. İdrar değişikliklerine dikkat edilmelidir.
İdrar yaparken ağrı ve sızı olması, sık idrara çıkma,
idrar yapamama, idrarı tutamama, idrarın kırmızı renkte gelmesi, ateş ve üşüme
titreme olduğu durumlarda hekimle görüşülmelidir.
Cinsel Organlarına Etki
Kemoterapi hastaların bir bölümünde cinsel organlarını
etkilemektedir. Etkilenen organ erkekte testis, kadınlarda vajina ve
yumurtalıktır. Etkilenme oranı; kullanılan tedaviye, hastanın genel durumuna ve
yaşına bağlıdır.
Erkeklerde;
• Kemoterapi sperm sayısını ve/veya spermin hareket
yeteneğini azaltabilir.
• Bu değişiklikler kalıcı veya geçici olarak üreme yeteneğinin kaybına neden olabilir.
• Bu değişiklikler kalıcı veya geçici olarak üreme yeteneğinin kaybına neden olabilir.
Kadınlarda;
• Kemoterapi ilaçlarından bazıları yumurtalıklardaki
hücreleri etkileyerek hormon üretimini etkileyebilir.
• Hormon üretiminin etkilendiği hastalarda adet düzensizliği, adetin kalıcı veya geçici kesilmesine neden olabilir.
• Doğurganlık yeteneği kaybolabilir (bunda ilacın tipi, dozu, kadının yaşı gibi faktörler önemlidir). •
• Mutlaka doğum kontrolü yapılmalıdır.
• Hormon üretiminin etkilendiği hastalarda adet düzensizliği, adetin kalıcı veya geçici kesilmesine neden olabilir.
• Doğurganlık yeteneği kaybolabilir (bunda ilacın tipi, dozu, kadının yaşı gibi faktörler önemlidir). •
• Mutlaka doğum kontrolü yapılmalıdır.
Kemoterapi ilaçları hormonlar üzerine etki ederek
kadınlarda adet görme değişikliklerine, eşlerin her ikisinin de cinsel istek
kaybına neden olabilmektedir. Tedavi sırasında gebelik önlenmelidir. Tedavi
sonrasında ise ek bir tedavi alınmıyorsa yaklaşık 2 yıl süreyle gebeliği
tavsiye edilmez.
Doğum
sonrasında hastalık tespit edilen kadınlar kemoterapi alırken bebek emziremez.
Kan değerlerinin düşmesi.Genellikle 2. hafta civarında
ortaya çıkabilecek yan etkilerdir. Kanın içinde 3 ayrı önemli madde (hücre)
vardır. Bunlar; lökosit, eritrosit ve trombositlerdir.
Lökositlerin (Akyuvarlar) Azalması Ve
Ateşli Durumlar
Lökosit yani akyuvarlar, vücudun bağışıklık sisteminde
önemli rol oynamaktadırlar. Bu nedenle kemoterapi sonrasında görülebilecek
lökosit sayısında azalma veya işlev bozukluğu gelişiminde enfeksiyonlara direnç
azalır. Enfeksiyon gelişiminin en önemli göstergesi ateştir. Özellikle
üşüme-titreme ile birlikte görülen ateş, öncelikle enfeksiyonu düşündürür. Ateş
olması durumunda yapılması gereken tek şey hekiminiz ile temasa geçmektir.
Hemen kan testleri yapılıp lökositlerin düşük olup olmadığı
değerlendirilmelidir.
Eritrositlerin (Alyuvarlar) Azalması
Eritrositler (alyuvarlar), kanda oksijenin taşımasını
sağlayan hücrelerdir. Kemoterapi ile kemik iliğinde bu hücrelerin yapımında
azalma olur. Bu durum, Kansızlık (Anemi) olarak adlandırılır. Vücudun
oksijenlenmesinde azalmaya bağlı olarak halsizlik, çarpıntı ve çabuk yorulma
gibi şikayetlere neden olabilir.
Trombositlerin Azalması
Trombositler, kanamayı kontrol altına alan pıhtılaşma
olayı için gerekli kan hücreleridir. Bazı kemoterapi ilaçları bu hücrelerde
düşmeye neden olabilir. Bu da kanamaya eğilimi arttırmaktadır. Bu nedenle eğer
kanama yakınmalarınız varsa (idrar, dışkı, mide içeriği veya balgamda kan
olması, deri ve ağız içinde nokta tarzında küçük kanama alanları veya büyük morartılar)
doktora başvurulmalıdır.
Yan Etkiler Ne Kadar Sürer?
Yan Etkiler Ne Kadar Sürer?
Kemoterapi bittiğinde normal hücreler kısa sürede iyileşir ve yan etkiler
kaybolur. Yan etkilerin geçmesi ve eski enerjinin kazanılması da kişiden kişiye
değişir. Kendinizi ne zaman iyi
hissedeceğiniz genel sağlık durumunuza ve aldığınız ilaçlara bağlıdır. Ancak
yan etkilerden bazılarının düzelmesi aylar hatta yıllar alır bazen
de hayat boyu sürer. Kemoterapi kalp, akciğerler, böbrekler ve üreme
organlarında kalıcı hasara yol açabilir. Bazı ilaçlar ikinci tip kanser gibi
yıllar sonra ortaya çıkabilecek gecikmiş yan etkilere yol açar. Ancak
kemoterapi gören hastaların çoğunda uzun süreli problemlerin olmadığını bilmek
önemlidir. Ayrıca kemoterapinin ciddi yan etkilerini önleyecek birtakım
önlemler de geliştirilmektedir.
KAYNAKÇA
Atıcı, E. Tıp Tarihinde Kanser Ve Lösemi, Türk Onkoloji Dergisi 2007,
22(4), 197-204
Unat E.K, Mikrop Karşıtı
Kemoterapinin Gelişim Tarihçesi, Klinik Dergisi 1996, 2(9), 103-113
Gültekin
M, Özgül N, Olcayto E, & Tuncer M, Kanser Ve Kanser Risk Faktörleri
Hakkında Türk Halkının Bilgi Düzeyinin Ölçülmesi Ve Araştırılması, Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği
Dergisi, (J Turk Soc Obstet Gynecol), 2011;
8(1), 57- 61
Başgut B & Abacıoğlu N, (2005). İlaç Sanayisinde Araştırma
Geliştirme Ve Yeni İlaçlar, Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakoloji
Bilim Dalı, Bilim, Eğitim Ve Düşünce
Dergisi. 5(3), 57-64
Sezgin
C.(2011). Kemoterapi Nedir? Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tülay Aktaş Onkoloji
Hastanesi, İzmir Bornova
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder